Fecr-i Ati Edebiyatı

Fecr-i Ati Edebiyatı

Fecr-i Ati Edebiyatı

Fecr-i Ati Edebiyatı dönemin özellikleri Fecr-i Ati Edebiyatı Beyannamesi ve Fecr-i Ati Edebiyatı çözümlü sorular yazımızda. Fecr-i Ati Edebiyatı, 1901'de Servet-i Fünun dergisi kapatılmış ve Servet-i fünun topluluğu dağılmıştır. Edebiyat alanındaki bu boşluğu doldurmak amacıyla 1909 yılında bazı genç sanatçılar -Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Şahabettin Süleyman, Ali Canip Yöntem, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Fuat Köprülü- bir araya gelerek fecr-i Ati "geleceğin aydınlığı" topluluğunu oluşturmuş ve yayımladıkları bir bildiri edebiyatımızda ilk sanat anlayışlarını ortaya koymuşlardır. "Sanat, şahsi ve muhteremdir (saygıdeğerdir)." diyerek gayelerinin sanata ve edebiyata hizmet etmek olduğunu açıklamış, Servet-i Fünun sanatçılarını yeteri kadar Batı edebiyatı yanlısı olmamakla suçlamışlardır. yazının ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçirememişlerdir. Servet-i Fünun'a karşı olmakla birlikte ne tepkilerini açık seçik ortaya koyabilmişler, ne de özellikle dil açısından ondan kopabilmişlerdir. Servet-i Fünun topluluğunun devamı olmaktan öteye gidememişlerdir. Köklü bir yenilik, orijinallik sağlayamadıkları için ve sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığından kısa sürede dağılmışlardır. Dağılan sanatçıların bir kısmı Milli Edebiyat akımına dahil olurken bir kısmı da bağımsız olarak sanat yaşamına devam etmiştir.

 

Fecr-i Ati Edebiyatı Dönemin Özellikleri

  • Sanatçılar, Batı'daki edebiyat topluluklarından faydalanmayı en önemli gayeleri olarak saymışlardır.
  • Sanatçılar, kendilerine özellikle Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
  • Milletin sanata ve bilime ihtiyacı olduğu düşünülerek, edebiyatın öneminin ve ciddiyetinin halka anlatılması gerektiği düşüncesi ileri sürülmüştür.
  • Yapıtlarda aşk ve tabiat temaları işlenmiş, gerçekten uzak tabiat betimlemeleri yapılmıştır.
  • Sanatçılar, daha çok, Fransız sembolist şairlerinden etkilenmişlerdir.
  • Dil ve üslup bakımından Servet-i Fünun sanatçılarıyla aynı doğrultuda kalınmış; yapıtlarda Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü; ağır, sanatlı ve süslü bir dil kullanılmıştır.

 

Fecr-i Ati Edebiyatı Beyannamesi'nden

Şimdiye kadar memleketimizde "edebiyat" kelimesinin haiz olduğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka itham eden, tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki pek az kimse gelmiştir. Tarih-i edebimizi tetkik edersek, en parlak devirlerde bile edebiyatın bütün ihata-i manasiy/ e anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat daima boş vakitlerin bir hemdem-i latifi olmaktan pek fazla bir ehemmiyet alamamış -ve bunların nasıl terbiye-i hissiyenin tekamülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişva-yı terakkiyatı olduğu takdir edilememiştir. İşte bu istikbale bakmak azim ve niyetiyle Fecr-i Ati teşekkül ediyor. Fecr-i Ati azası kendilerine herkesten ziyade edebiyatperest ve azimpeNer olmaktan fazla bir kıymet ve ehemmiyet atfetmek cesaretini almamakla beraber; temelini attıkları müessesenin bu beyaban-ı ilm ü edeb içinde bir zayezar-ı zümrüdin olmasına intizaren şimdilik Avrupa'daki emsalinin küçük bir numunesini temsil ve irae etmesine çalışacaklardır...

 

Ahmet Haşim (1883 - 1933)

Edebiyatımızda "akşam şairi" olarak tanınmıştır. Fecr-i Ati'nin en önemli şairidir. Topluluğun dağılmasından sonra sanat yaşamını bağımsız olarak sürdürmüştür. İlk şiirlerinde Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkisi görülür. İlk şiiri Hayal-i Aşkımda bu yönelmelere rağmen yeni bir şiir yönelimi olduğu dikkat çekmiştir. İlk şiirlerinde; Dicle kıyısında küçükken annesiyle dolaştığı akşamları ve mehtaplı geceleri anlatmıştır. 1921 'de, o zamana kadar yazdığı şiirlerini Göl Saatleri adlı yapıtında toplamıştır. Bu arada bir süre Paris'e gitmiş; yaşamda kendisini çok yalnız hissettiğini ve ruhsal bunalımlarını dile getirdiği şiirlerinden oluşan Piyale adlı ikinci kitabını Paris dönüşünde yayımlamıştır. Şiirleri o güne kadar alışılmış şiir biçimlerinin hiçbirine benzemediği için, yayımlandığı sırada büyük tartışmalara yol açmıştır. Sanatçı, "Piyale"nin girişinde Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar adlı yazısında bu tartışmalara verdiği cevapta, şiiri ve şairi şöyle tanımlamıştır: "Şiir bir hikaye değil, sessiz bir şarkıdır; şair de ne bir gerçek habercisidir, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir kanun koyucudur." Merdiven, O Belde ve Bir Günün Sonunda Arzu şiirleri, bu görüşleri yansıtan ve Türk edebiyatında görülmemiş bir şiirselliği ortaya koyan ürünlerdir. Bu kitapla birlikte sanatçıya olan eleştiriler artmış; ölçü ve Türkçe bilmemekle, toplum sorunlarına ilgisizlikle suçlanmıştır. Şiiri, bir yandan Paul Verlaine müziğine yaklaşırken, bir yandan Şeyh Galip'in parıltısını taşır. Akşam, ufuklarda bir lamba hüznüyle kısılan güneş, şafak, mehtap, gece, durgun göller, suyu yakuta döndüren sonbahar, su kenarında hayale dalan leylekler, dallarda alev gibi duran bülbüller, kuğular, yıldızlar şiirinin temel öğeleridir. Edebiyatımızda sembolizmin en önemli temsilcisi sayılmış, sanat için sanat görüşüne bağlı kalmıştır. Musiki bakımından yetersiz bulduğu hece ölçüsünü, köylü ölçüsü olarak nitelendirmiş, bu yüzden bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. Son şiirlerinde ise dilinin sadeleştiği görülür. Şiir biçimlerinden en çok, serbest müstezadı kullanmıştır. Deneme, fıkra, sohbet, makale türünde yazılar da kaleme almıştır. Düzyazılarında dili, şiirlerine göre daha sadedir. Bu yazılar açık, berrak, nükteli ve bazen de alaysamalı nitelikler taşır.

  • Piyale, Göl Saatleri: Şiir
  • Gurebahane-i Laklakan, Bize Göre: Deneme, fıkra, sohbet, makale türündeki yazılarını içerir.
  • Frankfurt Seyahatnamesi: Gezi yazısı

 

Fecr-i Ati Topluluğu Test

AYT Edebiyat Fecri Ati Edebiyatı Testi

Serveti Fünun Edebiyatı - Fecr-i Ati Edebiyatı Test


Yorum Yaz