KPSS Vatandaşlık Kişi ve Kişilik Kavramları

KPSS Vatandaşlık Kişi ve Kişilik Kavramları

KPSS Vatandaşlık Kişi ve Kişilik Kavramları

Kişi ve Kişilik Kavramları: Kişi, haklara ve borçlara sahip olabilen, yani hak ve borçları bulunabilen varlıktır. İnsanların yanında,tüzel kişi denilen, insan toplulukları ve mal toplulukları da kişi olarak kabul edilmektedir. Kişi ile Kişilik kavramları birbirinden farklıdır.

a) Dar Anlamda Kişilik: Hak ehliyetini ifade eder. Yani kişi kavramı ile aynı anlama gelir.

b) Geniş Anlamda Kişilik: Fiil ehliyetini, hak ehliyetini, kişisel durumları ve kişilik haklarını içerir.

Kişisel Durumlar: Bir kişiyi diğer kişilerden ayıran ve hukuk düzeninin kendilerine birtakım sonuçlar bağladığı niteliklerdir.

 Cinsiyet,

 Evli – dul – bekar - boşanmış olma,

 Düzgün nesepli olup olmama

 Ergin olma, küçük olma ve kısıtlı olma, kişisel durumlardandır.


Kişilik Hakları: Kişilerin maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerinde sahip bulundukları mutlak haklardır.

 Kişinin sağlığı, ismi, özgürlükleri,

 Vücut bütünlüğü, sır çevresi,

 Resmi, iktisadi ve fikri faaliyetleri

 Şeref ve haysiyeti, namusu, özel hayatına ilişkin giz alanı üzerindeki haklar,kişilik haklarıdır.


1) KİŞİ TÜRLERİ

a) Gerçek Kişiler: Sadece insanlardır. Hayvan ve bitkilerin kişi olma niteliği bulunmadığından, bunların hakları ve borçları olamaz.

b) Tüzel Kişiler: Belli bir amacı gerçekleştirmek ve bağımsız bir varlığa sahip olmak üzere kurulmuş ve hukuk düzeninin aradığı şartlara sahip bulunan kişi ve mal topluluklarıdır.

Örneğin; şirketler, kamu kurumları, kamu idareleri, vakıflar, dernekler, sendikalar, hastaneler gibi. Bazı amaçların gerçekleştirilmesi konusunda insanların ne ömrü ne de mali gücü yeterlidir. Bu sebeple tüzel kişiler hukukumuzda düzenlenmiştir. Tüzel kişiler, ya belli bir amacın gerçekleştirilmesi amacıyla bir araya gelen kişilerden oluşan kişi toplulukları veya belli bir amaca tahsis edilen mal toplulukları biçiminde ortaya çıkar.


2) GERÇEK KİŞİLİĞİN BAŞLANGICI

Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar. Çocuğun sağ olarak anasının vücudundan ayrılmış olması, onun kişilik kazanması için yeterlidir. Ayrıca yaşama kabiliyetine sahip bulunması gerekli değildir. Bu durum miras hukuku bakımından önemlidir.

Örneğin babası daha önce ölen bir çocuk, sağ doğarsa babasının mirasçısı olur. Ölü doğarsa mirasçısı olamaz. Sonuç olarak, gerçek kişiliğin başlangıcı için çocuğun ana rahminden sağ olarak tamamıyla ayrılması ve 1 saniye de olsa yaşamış olması gerekir. Diğer yandan cenin, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren medeni haklardan istifade eder. Yani çocuk hak ehliyetine, sağ ve tam doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren sahip olur. Bu sebeple; cenin adına babalık davası açılabilir, cenin varsa, miras doğum anına kadar paylaştırılmaz.


3) GERÇEK KİŞİLİĞİN SONA ERMESİ

Gerçek kişilik Ölüm ve Gaiplik kararı verilmesiyle sona erer.


A) ÖLÜM

Ölüm: Gerçek kişiliği sona erdiren hukuki bir olaydır. Ölüm ile gerçek kişilik sona erince ölenin kişilik hakları ve kişiye bağlı hakları ortadan kalkar. Fakat mal varlığı hakları mirasçılara geçer. Ölen kişinin cesedi bir eşya niteliğine dönüşmez ve hukuki işlem konusu yapılamaz. Ancak bir kişi ölümünden sonrası için organlarını bağışlayabilir.

Bir kişinin ölmüş olduğunun ispatı nüfus kütüğündeki kayıtlarla (kişisel durum sicili) veya kanuni karinelerle ispat edilebilir. Bu hususta iki kanuni karine vardır:

1) Ölüm Karinesi: Ölümüne kesin gözle bakılacak bir halde kaybolan ve cesedi bulunamayan bir kimse ölmüş sayılır. Bu kimsenin nüfusuna mahallin ( o yerin ) en büyük mülki amirinin emriyle ölüm kaydı düşülebilir. Buna ölüm karinesi denir.

Örneğin; uçak kazası, gemi kazası, savaş hali, patlama, yanma gibi durumlarda kişinin ölümüne kesin gözle bakılır.

Bu kişinin ölmediği daha sonra anlaşılırsa, nüfus idaresince durum Cumhuriyet Savcılığına bildirilir ve ölüm kaydı silinir.

2) Birlikte Ölüm Karinesi: Hangisinin önce veya sonra öldüğünün tayini mümkün olmaksızın ölenler, aynı anda ölmüş sayılırlar. Birlikte ölüm karinesi, birbirine mirasçı olacak kişiler açısından çok önemlidir.

Örneğin; aynı anda ölen baba-oğul birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Ölüm karinesinin ve birlikte ölüm karinesinin aksi her türlü delille ispat edilebilir.


B) GAİPLİK

Gaiplik: Gerçek kişiliği sona erdiren durumlardan biridir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimse hakkında ilgililerin talebi üzerine mahkemece gaiplik kararı verilebilir.

Örneğin; Uludağ’a tatile giden bir kişinin kaybolması halinde ya da ava gidip geri dönmeyen bir kimse hakkında gaiplik kararı verilebilir. O halde bir kimsenin gaipliğine iki halde karar verilebilir;

❖ Ölüm tehlikesi içinde kaybolma VEYA

❖ Uzun zamandan beri haber alınamama.

Kararı verecek olan mahkeme gaibin son ikametgahındaki Asliye Hukuk Mahkemesidir. Eğer gaip Türkiye’de hiç ikamet etmemişse nüfus siciline kayıtlı olduğu yer mahkemesi; nüfus siciline kayıtlı değilse anasının veya babasının nüfus siciline kayıtlı olduğu yer mahkemesi gaiplik kararı verebilir. Gaiplik kararı verilmesini, hakları ölüme bağlı olan kimseler yani mirasçılar talep edebilir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma halinde 1 yıl, uzun zamandan beri haber alınamama halinde ise son haber alma tarihinden itibaren 5 yıl geçmiş olması halinde mahkemece gaiplik kararı verilebilir. Mahkeme gaiplik kararı vermeden önce, yapacağı iki ilan ile ilgililerden gaip hakkında haberleri varsa bildirmelerini ister. İki ilan arasında en az 6 ay olmalıdır. Tüm bunlara rağmen gaip hakkında bilgi alınamazsa kişinin gaipliğine karar verilir. Gaibin mirası, mirasçılara teminat karşılığında teslim edilebilir, ancak miras kesin olarak mirasçıların olmaz. Ölüm tehlikesi içinde kaybolmada 5 yıl, uzun zamandan beri haber alınamamada ise 15 yıl geçtikten sonra ve her halde (Her durumda) en çok gaibin 100 yaşına varmasına kadar geçecek süreler sonunda mirasçılar mirası kesin olarak kazanırlar. Gaiplik kararı ile gaibin evliliği kendiliğinden sona ermez. Evliliğin feshi kararı gerekir. Gaiplik kararı geçmişe etkilidir, yani kararın verildiği andan itibaren değil, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak sonuç doğurur.


4) GERÇEK KİŞİLERİN EHLİYETLERİ

A) HAK EHLİYETİ

Hak Ehliyeti (Medeni Haklardan Yararlanma Ehliyeti) : Hak ve borç sahibi olabilme, yani hakların ve borçların süjesi olabilme iktidarıdır. Hak ehliyeti pasif bir ehliyettir. Yani bir kimsenin hak ehliyetine sahip olabilmesi için herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur. Gerçek kişiler sağ olmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir.

Tüzel kişilerin hak ehliyetleri ise onların kanunun öngördüğü şekilde kurulmaları ile kazanılır.

Hak ehliyetine iki ilke egemendir:

1) Genellik İlkesi: Herkes, medeni haklardan yararlanır. Buna göre, hak ehliyetine sahip olmak bakımından insan olmak yeterlidir. Hak ehliyetinin kazanılması için gerçek kişilerde sağ olarak doğum, tüzel kişilerde ise kanuna uygun olarak kurulmuş olmak yeterlidir.

2) Eşitlik İlkesi: Haklara ve borçlara sahip olmak konusunda herkes eşittir. Buna göre kişinin Türk-yabancı, okumuş-cahil, kadın – erkek, reşit-- küçük gibi farklılıklara sahip olmasının bir önemi yoktur. Genellik ve eşitlik ilkesi sadece Medeni Haklar bakımından söz konusudur. Kamu haklarından yararlanmada ise durum farklıdır.

Örneğin siyasi haklardan herkes yararlanamaz; bunun için Türk vatandaşı olmak gerekir.

B) FİİL EHLİYETİ

Fiil Ehliyeti (Medeni Hakları Kullanma Ehliyeti) : Bir kişinin bizzat kendi fiil ve işlemleriyle kendi lehine haklar, aleyhine borçlar yaratabilme gücüdür. Fiil ehliyeti aktif bir ehliyettir. Fiil ehliyetinin şartları Medeni Kanun’da düzenlenmiştir.


Fiil ehliyetinin şartları şunlardır:

1) Ayırt etme gücüne sahip olmak (Olumlu Şart)

2) Ergin olmak (Olumlu Şart)

3) Kısıtlı olmamak (Olumsuz şart)


❖ 1) Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak: Ayırt etme gücü, bir kişinin fiil ve işlemlerinin sebebini, sonuçlarını, kapsam ve etkilerini önceden görebilme ve bunlara uygun olarak hareket edebilme yeteneğidir. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, yaş küçüklüğü, sarhoşluk vb. gibi hallerde temyiz kudreti ortadan kalkar. Ancak bu örnekler sınırlı olarak sayılmamıştır. Buna göre afyon, eroin, kokain gibi uyuşturucu maddeleri almak, ateşli bir hastalığa tutulmak da ayırt etme gücünü ortadan kaldırır. Bu gibi hallerde bulunanların ayırt etme gücünü kaybettikleri kabul edilir. Buna ayırt etme gücünden yoksunluk karinesi denir.


 2) Ergin Olmak: Bir kimsenin, kanunun aradığı yaş sınırını aşmış olması demektir. MK' ya göre 18 yaşını tamamlayanlara ergin, tamamlamamış olanlara ise küçük denir.

Normal Erginlik: 18 yaşın doldurulması ile başlar.

Erken Erginlik: Bazı hallerde bir kişi henüz 18 yaşını bitirmemiş olmasına rağmen ergin sayılabilir ki buna erken erginlik denir. Erken erginlik iki halde söz konusu olur. Bunlar; evlenmeyle ergin olma ve ergin kılınmadır.

Evlenme Erginliği: Evlenme kişiyi ergin kılar. Erkek ve kadın 17 yaşını bitirmişse ve velilerinin rızasıyla evlenirlerse ergin olurlar. Ancak hakim olağanüstü hallerde ve çok önemli bir sebep varsa 16 yaşını bitiren erkeğin veya kadının evlenmesine izin verebilir. Buna olağanüstü evlenme erginliği denir. Evlenmeyle kazanılan erginlik kesindir, yani bu şekilde ergin olan kişi, evlenmenin ölüm, iptal veya boşanma gibi sebeplerle sona ermesi halinde tekrar önceki küçük durumuna dönmez.

Ergin Kılınma: 15 yaşını bitiren küçük kendi rızası ve ana babasının onayı ile ikametgâhının bulunduğu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ergin kılınabilir. Küçüğün vasisi varsa o da dinlenir ve görüşü alınır. Bütün bu şartların yanında küçüğün menfaatinin de olması gerekir. Ergin kılınma kararı ile, küçüğün yaşı büyümüş olmaz. Sadece reşit olur.

Örneğin; bu nedenle 18 yaşını bitirmeden derneğe üye olamaz. Çünkü dernekler kanunu erginlik şartını değil, 18 yaşın bitirilmesi şartını arar. Ancak ergin kılınma, evlenme erginliğini etkilemez. Buna göre 16 yaşındaki bir küçük ergin kılınmasına karar verilmiş olmasına rağmen evlenme erginliğini kazanmış olmaz. Ergin kılınma ile kazanılan erginlik kesindir, geri alınamaz.


❖ 3) Kısıtlı Olmamak (Olumsuz şart): Kanunun belirttiği sebeplerden birinin varlığı halinde ergin bir kimsenin fiil ehliyetinin mahkeme kararı ile sınırlandırılması veya tamamen kaldırılmasına kısıtlılık denir.

Kısıtlılık halleri şunlardır:

Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim, 1 sene veya daha fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olma, yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden erginin kısıtlanmasını istemesi.


5) FİİL EHLİYETİNİN İÇERİĞİ

a) Hukuki İşlem Ehliyeti: Bir kişinin hukuki işlemler yapabilme ve bu hukuki işlemle lehine haklar ve aleyhine borçlar yaratabilme iktidarıdır. Hukuki işlem ise, hukuki bir sonuç elde etmek üzere irade açıklamasında bulunmaktır.

Hukuki işlem ehliyeti ikiye ayrılır:

-Tek Taraflı Hukuki İşlemler: Tek tarafın irade açıklaması ile meydana gelir.

Örneğin; vasiyet, vakıf kurma gibi.

-Çok Taraflı Hukuki İşlem: Birden fazla kişinin irade açıklaması ile meydana gelir.

Örneğin; satım, kira, karz akdi gibi sözleşmeler

b) Haksız Fiillerden Sorumlu Olma Ehliyeti: Bir kişinin hukuka aykırı fiilleriyle başkalarına vermiş olduğu zararları bizzat ödemekle yükümlü tutulabilme ehliyetidir.

c) Dava Ehliyeti: Bir kişinin mahkemelerde davacı veya davalı sıfatıyla yemin, ikrar, sulh, feragat, kabul vs. gibi yargılama hukukuna ait işlemleri bizzat yapabilme iktidarıdır. Taraf ehliyetinden farklı bir kavramdır. Taraf ehliyeti ise bir kişinin davalı ve davacı olabilme ehliyetidir. Buna göre herkesin taraf ehliyeti vardır. Oysa dava ehliyeti, fiil ehliyetinin şartlarına sahip kişiler için mümkündür.


6) FİİL EHLİYETİNE GÖRE GERÇEK KİŞİLERİN HUKUKİ DURUMU

A) TAM EHLİYETLİLER

Fiil ehliyetinin bütün şartlarına sahip olanlardır. Yani ayırt etme gücüne sahip, ergin ve kısıtlı bulunmayan kişilerdir. Bunlar diledikleri hukuki işlemleri hiç kimsenin onayına veya iznine gerek kalmadan yapabilirler.

B) SINIRLI EHLİYETLİLER

Aslında tam ehliyetli oldukları halde, bazı sebeplerden dolayı ehliyetleri belli konularda sınırlandırılmış olanlardır. Bu kişilerde ehliyetlilik asıl, ehliyetsizlik ise istisnadır. Bunlar aşağıdaki kişilerdir.

1) Tasarruf Yetkisi Sınırlanmış Evli Kişilerde: Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızası ile yapılabileceğine karar verebilir. Hakim eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, resen durumu tapuya şerh edilmesine karar verir. Örnek; eşlerden biri, aile konutunu diğer eşin açık rızası olmadıkça devredemez, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez. Bir eş, paylı mülkiyetteki payını ancak diğer eşin rızası ile satabilir.

2) Kendilerine Yasal Danışman Tayin Edilmiş Bulunanlar: Kısıtlanmaları için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, fiil ehliyetlerinin kısmen sınırlandırılması kendi menfaatleri gereği olan ergin kişilerdir. Kendilerine yasal danışman tayin edilen bu kişiler, yasal danışmanlarının izni olmaksızın dava açamaz, sulh olamaz, taşınmaz mal alıp satamazlar, rehin ve sınırlı ayni hak kuramazlar, kıymetli evrak alım satımı ve rehni yapamazlar, ödünç alıp veremezler, bağışlama yapamazlar, kambiyo taahhüdü altına giremezler, kefalet veremezler. Eğer bu işlemleri yaparlarsa tek taraflı bağlamazlık yaptırımına tabi olurlar.

C) SINIRLI EHLİYETSİZLER

Fiil ehliyetinin şartlarının tamamına sahip olmayan, sadece bir kısmına sahip olan, ancak bazı durumlarda fiil ehliyetleri olan kimselerdir. Bunlar, ayırt etme gücüne sahip küçükler (temyiz kudretine sahip, 18 yaşından küçükler), ayırt etme gücüne sahip kısıtlılar (temyiz kudretine sahip ancak kısıtlı olanlar)dır. Bu kişilerin durumları yakından incelenmelidir.

1) Hukuki İşlemler Ehliyeti Bakımından Durumları

a) Bizzat Yapamayacakları İşlemler: Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokan işlemleri yapamazlar (kira, satım, eser sözleşmesi gibi). Bu işlemler sınırlı ehliyetsiz adına yasal temsilcileri tarafından yapılır. Yasal temsilciler veli ve vasilerdir. Sınırlı ehliyetsizler bu gibi işlemlerini yasal temsilcilerinin rızası ile yapabilirler. Yasal temsilci rızasını hukuki işlem yapılmadan önce açıklayacağı gibi (İzin) sonradan da açıklayabilir ( onay).

b) Kendi Başlarına Yapabilecekleri İşlemler: Kendilerine sadece menfaat sağlayan işlemleri yapabilirler. Bu işlemler karşılıksız kazanımlar (ivazsız iktisaplar).

Örneğin; kendilerini borç altına sokmayan bağışlamayı kabul edebilirler. Bunun için yasal temsilcinin rızasının alınmasına gerek yoktur.

Sınırlı ehliyetsizler, kendilerine idaresi bırakılmış olan mallarla (Serbest mallar) ilgili hukuki işlemleri yapabilirler.

Örneğin, bir meslek ve sanatın icrası için kendisine bırakılan malları satabilirler. Yine aynı şekilde, ana babasının rızası ile aile dışında yaşayan çocuk kazancını da dilediği gibi harcayabilir.

Sınırlı ehliyetsizler, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları diledikleri gibi kullanabilirler.

Örneğin “Ergin kılınma isteminde bulunma, nişanlanma, nişanı bozma, evlenme, tanıma, boşanma ve babalık davası açma hakkı gibi haklar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır.

c) Hiç Yapamayacakları İşlemler (Yasak İşlemler): Bazı hukuki işlemler ne bizzat sınırlı ehliyetsizler tarafından, ne yasal temsilcisinin rızası ile sınırlı ehliyetsizler tarafından ne de sınırlı ehliyetsiz adına bizzat yasal temsilciler tarafından yapılabilir. Bunlara yasak işlemler denir. Yasak işlemler yapılırlarsa batıl sayılırlar.

Yasak işlemler şunlardır; önemli bağışlamalar, vakıf kurma, kefil olma.

-Haksız Fiillerden Sorumlu Olma Ehliyetleri Bakımından Durumları: Haksız fiil sorumlulukları vardır, çünkü bu kişilerin ayırt etme güçleri vardır. Bu zararlardan dolayı bizzat kendi mal varlıkları ile sorumludurlar.

-Dava Ehliyeti Bakımından Durumları: Kendi başlarına yapabilecekleri hukuki işlemleri ve haksız fiilleriyle ilgili olarak dava ehliyetleri vardır. Bunun dışında bir sorumlulukları yoktur.


D) TAM EHLİYETSİZLER

Bu kişilerin fiil ehliyetleri hiç yoktur. Çünkü bunların ayırt etme güçleri yoktur. Ergin olmalarının hiçbir önemi yoktur. Tam ehliyetsizlerin hukuki işlemleri hüküm ifade etmez, iradeleri yok sayılır. Kanuni temsilcilerinin izniyle bile hukuki işlem yapamazlar. İşlem yaptığı kişinin iyi niyetli olması yani durumun farkında olmaması bile işlemi geçerli kılmaz. Tam ehliyetsizlerin haksız fiil ehliyeti de yoktur. Ancak bazı istisnai hallerde haksız fiillerden sorumlu olma ehliyetleri vardır. Bu haller, kusursuz sorumluluk halleridir. Yani, adam çalıştıran kişi işçisinin, hayvan sahibi hayvanının, bina ve inşaat sahibi inşaat ve binasının, taşınmaz sahibi taşınmazının başkalarına verdiği zararlardan sorumludur. Bu kişilerin tam ehliyetsiz olması durumu değiştirmez. Temyiz kudretini geçici olarak kusuru ile kaybedenler haksız fiillerinden her halükarda sorumludurlar. Temyiz kudretini geçici olarak kusursuz olarak kaybedenler ise aynı tam ehliyetsizler gibi değerlendirilir.

Örneğin; isteği ile sarhoş olan kimse haksız fiillerinden sorumlu olduğu halde, isteği dışında sarhoş olan kimse haksız fiilinden sorumlu değildir. Tam ehliyetsizlerin dava ehliyetleri de yoktur. Hakkaniyet sorumluluğu’na gelince; zengin bir akıl hastasının fakir bir kişiye verdiği maddi zarardan sorumlu tutulması yasa gereğidir. Burada akıl hastasının sorumluluğu hakkaniyet gereğidir.


7) TÜZEL KİŞİLİK

Tüzel Kişilik: Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere, bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanmış olup, haklara ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan kişi ve mal topluluklarıdır. İnsan yaşamı sınırlıdır ve devamlılık arz eden hizmetlerin kesintisiz devam ettirilmesine insan ömrü yetmez. Bu hizmetlerin görülebilmesi ancak tüzel kişiler vasıtası ile olabilir.

Tüzel kişilerin, kendilerini meydana getiren insanlardan bağımsız bir mal varlıkları ve ayrı bir iradeleri vardır.Hukuki işlem yaparak borç altına girebilirler, hukuka aykırı fiillerle başkalarına verdikleri zararlardan sorumlu olurlar,dava açabilir kişilik haklarından yararlanabilirler.


A) TÜZEL KİŞİLERİN TÜRLERİ

A) BÜNYELERİNE (İÇ YAPILARINA) GÖRE TÜZEL KİŞİLER

1) Kişi Toplulukları: Belli bir amacın gerçekleştirilmesi için kişilerin bir araya gelmesi ile oluşmuş bağımsız varlığa sahip topluluklardır. Bünyeleri korporatiftir. Yani meslek kuruluşlarındaki gibidir. Devlet, vilayet (il özel idaresi), belediyeler,köyler, dernekler, şirketler bunlara örnektir.

2) Mal Toplulukları: Belli bir malın veya malların bir amaca özgülenmesi ile oluşturulmuş bağımsız varlığa sahip topluluklardır. Bünyeleri kurumsaldır. Bunlara örnek olarak, vakıflar ve kamu kurumları (üniversite, hastane, TRT) gösterilebilir.


B) TABİ OLDUKLARI HUKUKA GÖRE TÜZEL KİŞİLER

1) Kamu Hukuku Tüzel Kişileri: Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için kamu hukukuna ilişkin kanun ve hukuk kuralları çerçevesinde oluşturulmuş tüzel kişilikleridir. Özel hukuk kişileriyle olan ilişkilerinde üstün bir durumda bulunurlar.Kanunla kurulurlar. Kendi iradeleriyle kendilerini feshedemezler.

a) Kamu Yönetimleri (Amme İdareleri) : Devlet, vilayet,(il özel idareleri), belediye, köy gibi kişi topluluklarıdır.

b) Kamu Kurumları (Amme Müesseseleri) : Üniversite, hastane, TRT gibi mal topluluklarıdır.

2 ) Özel Hukuk Tüzel Kişileri: Özel hukuka ilişkin kanun ve hukuk kuralları çerçevesinde oluşmuş tüzel kişiliklerdir. Özel hukuk kişileriyle olan ilişkilerinde eşit durumdadırlar. Kişilerin kendi iradeleri ile kurulurlar ve yine kendi iradeleri ile feshedilebilirler.

a) Kazanç Paylaşmak Amacı Güden Tüzel Kişiler: Bunlar iktisadi amaçlı tüzel kişilerdir. İktisadi amaç ya da kazanç paylaşma amacı güden tüzel kişilere şirket (ortaklık) denir ki bunlar Ticaret Kanunu’na tabidirler.

Örneğin; bankalar bu tür tüzel kişilerdendir.

b) Kazanç Paylaşmak Amacı Gütmeyen Tüzel Kişiler: Bunlar iktisadi olmayan tüzel kişilerdir. Amaçları siyasi, edebi, ilmi, hayır ,sanat veya spor olabilir.Dernekler ve vakıflar (Medeni Kanun’a tabidirler) bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Dernek: Kazanç paylaşmak dışında bir amaçla en az 7 gerçek kişi ile kurulan kişi topluluğu niteliğinde özel hukuk tüzel kişisidir.

Vakıf: Başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın belli bir amaca özgülenmesidir.

 

Kamu Tüzel Kişiliği Olmayan Kurumlar Hangileridir?


Yorum Yaz