Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II

Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz. KPSS Türkçe Testleri kategorisi Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz.



Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz. KPSS Türkçe Testleri kategorisi Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz. Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II online çöz

Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II Çöz

Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz. KPSS Türkçe Testleri kategorisi Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz. Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II çöz

Online Paragrafın Anlatım Biçimleri Test II Soruları çöz

Soru 1


Osmanlı döneminde bir büyük halk kitlesi vardır, bir de bunlara hükmeden padişah ve çevresi, yani saray. Dolayısıyla, bu büyük halk kitlesinin meydana getirdiği edebiyat ulusal edebiyat, saray çevresinde meydana gelen edebiyat ise ulusal olmayan yapay bir edebiyattır. Bilimsel bir geçerliliği olmayan bu fikirler son yıllarda yeniden gözden geçirilmeye başlanmıştır. Bu görüşün temelindeki asıl yanlışlık, Osmanlı toplumunu halk ve saray çevresi diye ikiye ayırmasıdır. Böyle yanlış bir kabulden yola çıkılınca doğruya ulaşmak da mümkün olmuyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 2


Her hikayeci bir şeyler anlatır. Ancak bu bizim birbirimize anlattıklarımızdan farklıdır. Bizler gündelik hayatımızda birtakım sosyal ilişkilerde bulunur muyuz? Evet. Birbirimizle sohbet eder miyiz? Evet. Bunlar çoğu zaman doğayla, toplumla, insanla ilgili midir? Evet. Bunlar benzer bir tutumla gazetelere de yazılır mı zaman zaman? Evet. Peki bütün bu yapılanlar sanat, yazılanlar sanat eseri midir? Asla! Komşusunun ölümünü hikaye eden sanatçı mıdır? Ne münasebet ! Sanatçı da anlatır ancak, bunu sanatın genel yasalarına uygun yapar.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 3


Henüz kısa pantolonlu bir ortaokul öğrencisiyken ayrılmıştı bu kasabadan. Aradan on beş yıl geçmiş, şimdi kendisini neredeyse iyice yaşlanmış hissediyordu. On iki saate yakın uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, yorgun, uykusuz, kafası sersem sepet girdiği için kasabaya, henüz pek bir şeyin farkında değildi. Akşam yemeğini otobüsün durak verdiği yol üstü bir aşevinde yemişlerdi. Garajlara en yakın bir otele kapağı atmış, elini yüzünü yıkadıktan sonra hemen yatıp uyumuştu.

Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 4


Kimi yalanlar kutsalmış, onlara dokunmaya gelmezmiş... Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de yumuşak olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 5


Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekirmiş... Peki ama, bir doğruyu söylememek, gizlemek, yayılmasını önlemeye çalışmak, o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine hakkınız var mıdır?

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 6


Buralarda denize yapışmış bir güneş altında üç ay arka arkaya süren bir yazımız vardı. Hiç ama hiç yağmur yağmazdı. Serinliği ancak denize girdiğimiz dakikalarda hissediyorduk. Odalarımızın pencereleri bir baştan bir başa açıktı. Küçük ve kanatlı böcekler ön bahçeden arkaya geçmek için pencerelerimizi birer kapı gibi kullanırdı. Yataklarımızı bahçeye çıkarmıştık. Ağaç yaprakları arasında güneşin gitmesini bir kuş gibi bekliyorduk.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangileri ağır basmaktadır?

Soru 7


(I) Günün son turuncu ışığı sönmek üzereydi. Denizin mavisi koyulaşmıştı. Dalga başlarından ise, çakmak çakılıyormuş gibi turuncu kıvılcımlar uçuyordu. (II) Ufkun üzerinde parıldayan akşam yıldızı gökte bir gülüştü. (III) Gemideki saç maşası satıcısının yüzünün yarısı turuncu yarısı açık menekşeydi. (IV) Adam maşalarını doğrusu söz kuvvetiyle satıyordu. Sözler burgaçlanarak ve köpürerek ağzından şelale halinde akıyordu. (V) Etrafına halka olmuş çoğu erkek ağzını açmış dinliyorlardı. Satıcının anlattığına göre gözü karda değildi. Kar mı, ne gezer, hatta zararına satıyordu.

Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinden sonra öyküleme anlatım biçimine geçilmiştir?

Soru 8


insan kişiliği, kuvvetini düşünceden alır. Bunun için insanlar düşüncelerini özgürce ortaya koyabilmelidir. Çünkü her şey özgür düşünceden doğar. Hubbart: "Düşüncenin zincire vurulduğu bir yerde, hiçbir ilerleme olmaz." derken bu noktaya dikkat çekmektedir. Medeniyetlerin gelişip ilerlemesini isteyenler, düşünce özgürlüğünden asla korkmamalıdır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmuştur?

Soru 9


Arkadaşlarla bir ara gazetede hangi konularda yazılar yazalım diye bir tartışma başladı. Söz döndü dolaştı edebiyata geldi. Roman, öykü, şiir üretelim... Olmaz! Bu eyleme de kuşkulu bakmaktayız. Otuz yıl önce, daha da önceleri, kırk yıl önce; edebiyatımızın halkımıza, Anadolu'muza yöneldiği sıralarda denirdi ki, efendim bu yazarlar memleketin açlığını sefaletini yazıyorlar... Diyelim ki yazıyorlar, niçin yazmasınlar. Dert bilinmezse derman nasıl bulunur? Yazar, şair toplumun gözü kulağıdır. Dertleri ortaya koyuyor diye niçin suçlanıyor?

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Soru 10


Bütün sanatçılar bilerek veya bilmeyerek aynı mirası paylaşırlar. Sanatçıların böyle ortak bir mirasta birleşmeleri çoğu zaman şuurlu bir biçimde olmaz. Bir devrin gerçek sanatçıları farkında olmadan bir grup oluştururlar. Düzenli olma içgüdümüz, bizi şuurlu bir şekilde yapabileceğimiz şeyleri şuursuzluğun kargaşasına terk etmeye zorlar. Doğaldır ki ikinci sınıf bir sanatçı kendisini herhangi bir ortak faaliyete terk edemez.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

Paylaş

Etiketler: